SON DAKİKA
Tarih : 2022.04.03 14:23:39

Havacılığa Gönül Verenler, O Havanın Bağımlısı Olurlar

Eskiden, yani haberlerin teleksle geçildiği dönemlerde gelen önemde önemli duyurular özel bir çın çın sesiyle ; “Flash. Flash” koduyla geçerdi.

Çok tutkulu günlerdi. O sesi duyunca bütün servisin gözü teleks odasına dönerdi.

Şimdi öyle değil. Sadece WhatsApp’ın sesi biraz yüksek. Maillere veya diğer sosyal ortamlara gelen haberleri görmek için milletin elinde devamlı telefon.

Havacılık sitelerine aşağıdaki haber düşmeye başladığı zaman keşke teleks döneminde olsaydık diye az hayıflanmadım değil.

Çın çın sesinden sonra, Teleksin Şefi “ Sani Şener CEO görevini bıraktı beyler” sözleri koridorlarda ve serviste dalga dalga yükselirdi.

Haber özetle şöyleydi: “TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı Sani Şener, Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği görevini üstlendi. Serkan Kaptan İcra Kurulu Başkanı (CEO) olarak atandı. Değişiklikler 1 Mayıs'tan itibaren geçerli olacak.

Ben, Sani Beyin sahneden çekildiğine inanmıyorum. Yani bundan sonra deniz, kum, balık mı yapacak?

O zaten fırsat buldukça bunları yapıyor. Biliyorum.

Öyle ise maçın devre arası. İkinci yarısı ne zaman başlar? Bilmiyorum. Bekleyip göreceğiz.

Havacılığa gönül verenler, o havanın bağımlısı olurlar.

Tecrübeyle sabittir.

Adapazarı’nda Ortaokula giderken treni kullanırdık. Lokomotifler 46 binlikti. Çok kömür dumanı çıkartır ve beyaz gömleklerimiz hemen kirlenirdi. Leğende çamaşır yıkayan rahmetli annem çok oflayıp poflardı.

Ne zamanki 56 binlik lokomotifler geldi sıkıntı azaldı, gömlek ömrü uzadı ve rahat nefes almaya başladık. İşte Sani Bey Atatürk Havalimanı’na geldiği zaman ortalık 46 binlik lokomotifin çektiği ortam gibiydi. Amansız bir mücadele başlattı ve açıldığı gün havacılığın 56 binlik lokomotifi gelmişti. Zamanla bunu YHT’ye çıkardı. Yani Yüksek Hızlı Tren.

İŞTE YAŞANANLAR.

Personeline çok anlamlı bir mektupla veda etti. Sadece 67 yaşında. Pekiyi 1998 yılından bu yana, yani Sani Beyin döneminde kendi ağzından bakın neler yaşandı: “Atatürk Havalimanı inşaatını yaparken 1998’de Asya ekonomik krizi dünyayı vurmuştu, para bulmada çok güçlükler yaşadık. 1999 yılında üzücü ve neredeyse 50 bin insanımızı kaybettiğimiz Kocaeli depremi oldu. 2001’de anayasa kitapçığının Başbakan Bülent Ecevit’e Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından fırlatılmasıyla başlayan Türkiye’deki çok acı sonuçları olan ekonomik kriz başladı. Bankalar ve binlerce firma battı. Sonra Amerika’da uçakların silah olarak kullanıldığı 11 Eylül terörist saldırıları oldu. Hemen arkasından Afganistan ve Irak savaşları başladı. 2007’de Amerika’dan başlayıp dünyayı sarsan büyük finansal kriz oldu.

Kuş gribi, SARS gibi salgınlar baş gösterdi. Tunus’tan başlayan Arap baharı Libya, Mısır ve Suriye’yi vurdu. Bunların hepsi havacılık sektörünü derinden etkileyen krizlerdi. Libya’da 4.000 işçimiz kaldı ve onları tahliye ettik. Tunus’ta yabancı turistlerin ve misyonun tahliyesini yaptık. Gürcü-Rus savaşı çıktı. Gürcistan, Makedonya ve Tunus’ta hükümetler, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar değişti. Türkiye’de terör hadiseleri başladı ve canlı bombalarla Atatürk Havalimanı’nın da içinde olduğu bir dolu yer bombalandı, 12 arkadaşımızı kaybettik, masum insanlar öldü. 15 Temmuz hain darbe girişiminde Atatürk Havalimanı darbeye karşı duran halkımızın demokrasiye güvenini gösterdiği merkez oldu. 100 bin kişiyi o gece ağırladık havalimanımızda. Sonra 3. havalimanı açıldı ve gözbebeğimiz Atatürk Havalimanı kapandı. Hemen arkasından Covid-19 pandemisi dünyayı sarstı, en çok da havacılık sektörü etkilendi.

Pandemi bitti, Kazakistan’da ayaklanmalar, terör eylemleri ve sokak olayları oldu. Çok yeni de Rus-Ukrayna savaşı başladı. Antalya Havalimanı’mızın en önemli yolcularının geldiği iki ülke savaşıyor halen. Şimdi bunlar benim CEO’luk dönemimde bizim dışımızda gelişen olayların kaba hatları, bunların yansıyan türevlerini de siz düşünün lütfen.” Sabırla okuduysanız, işte tüm bu müthiş işlerde beraberdik. Yani ben gazeteci, o yönetici. İnsan bunları okurken yoruluyor. Bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Hele o menfur canlı bomba olayının yaşandığı gece inanın terminale ilk gelendi. Bir de Bilgi İşlemin Genel Müdürü Binnur Hanım. Ortalık kan gölüydü. Büyük şok vardı. Terminal zor açılır deniliyordu. Ama işin başında Sani Bey vardı. Temizlikçilerin posta başı gibiydi. Zina insanlar uçaklardan bile dışarı çıkamıyordu. Sabah güneş doğarken Atatürk Havalimanı hazırdı. Sabah gelenler 6 saat önce böyle bir olayın yaşandığına inanmıyordu. Kısaca beyler Sani Bey tırnaklarıyla kazıya kazıya geldi.

Bir çok haksızlıkla da karşılaştı. Ama haklı olduğu halde hiç sesini yükseltip maraza çıkartmadı. Sani Beyin anlayacçağınız öyle kolay kolay by.by diyeceğini sanmıyorum. Son söz: “ İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar. Oysa yaşamadıkça yaşlanırlar” Bu sözün sahibi İngiltere’de 4. kez Başbakanlığa, 83 yaşında getirilen Gladston. Not: Sani, Farsça kökenli bir isim. Anlamı yapan, işleyen, meydana getiren ve yaratanmış.

Bir başka blogda da; “ Daima eleştirel bir kişiliğe sahip olması onun analiz yönüne büyük katkı sağlar. Zeki ve baskın karakterli olması çözülmesi kolay olmayan sorunların altından kalkmasını yardımcı olur. Ruhsal yönden kuvvetli bir yapıya sahiptir.”deniliyor. Çok daha ilginci, Türkiye’de sadece 670 kişi SANİ adını kullanıyormuş… Bu arada Sani Beyin görevini üstlenen Serkan Kaptan’a başarılar diliyorum. Üstesinden geleceğine inanıyorum. Zira tüm bu süreç içinde Sani Beyin yanında işi çok iyi öğrendi. Bunun notu da, soyadlarımız aynı ama akraba değiliz.

Yazarlar