SON DAKİKA
Tarih : 2023.07.17 13:53:14

Kıbrıs Türk’ü Yeni Ercan Havalimanı’na Kavuşuyor

KIBRIS TÜRK’Ü YENİ ERCAN HAVALİMANI’NA KAVUŞUYOR.

BU YAZIYI ÖNCELİKLE 20 TEMMUZ’DA O KURDELAYI KESECEKLER OKUSUN…

TÜRKÇE KONUŞAN RUM KULE GÖREVLİSİNİN MARİFETLERİ.

AYRICA, BU YAZIYI BİR DE, ATATÜRK HAVALİMANI HAKKINDA TV’LER DE AHKAM KESENLERİN DE OKUMASIN DA FAYDA VAR.

Açılış için artık gün sayıyoruz. Türkiye'yi KKTC'ye, KKTC'yi de dünyaya bağlayacak olan Lefkoşa'daki yeni Ercan Havalimanı, 20 Temmuz'da hizmete giriyor. Yeni Havalimanı yılda 10 milyon yolcuya hizmet verebilecek. Yeni Ercan’da 9 adet körük, 21 adet açıkta olmak üzere toplam 30 uçaklık park alanı mevcut.400 milyon Euro yatırım bedelli havalimanı, 3 bin 100 metrelik yeni pisti ile her tip yolcu uçağının iniş ve kalkış yapabileceği kapasitede. Şehit kanlarıyla sulanmış ve bir şehit pilotumuzun adını taşıyan Yeni Ercan Havalimanı bu topraklara gerçekten çok yakıştı. Emeği geçen herkese teşekkürler.

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında oralarda görev yapan bir gazeteci ve ayrıca da yarım asırlık bir Havalimanı Muhabiri olarak Ercan’ın tarihsel hakkını vermem gerektiğine inandığım için bu yazıyı yazdım. Uzun oldu ama değdi. Yazının başrolün de, o dönemde Yüzbaşı olan, daha sonra da THY’de Kaptan Pilot olan Ercan Havalimanı komutanı Deniz Sarıışık var. Daha önce adı Timbu, Kırnı olan bu havalimanının otlar ve dikenlerle kaplı pistini çapalarıyla temizleyen yakındaki köylüler, kule hizmeti henüz başlamadığı için uçakların ACT adı verilen el telsizleriyle indirilirken yaşanan ilginç anlar. İşte, hepsi bu yazının içinde. Biraz uzun ama nereden nereye gelindiğini anlatan belgesel nitelikte bir yazı olduğu için okuyanın kaybı değil, bilgi dağarcığında taze hücreler olur.

ERCAN’IN DOĞUŞU…

Kıbrıs Barış Harekatı bitmiş ancak özellikle Yeşil Hat da olmak üzere her akşam çatışmalar devam ediyordu. Bu arada hayat da devam ediyordu. Adaya ulaşım Mersin- Magosa arasında çalışan feribotlarla yapılıyordu. Hürriyet Gazetesi muhabiri olarak elimden geldiğince tüm askeri birlikleri dolaşıp haber çıkartıyordum. Bu arada adeta bir baraka halinde olan adı o zamanlar adı Timbu olan küçük eski bir havaalanının açılmasının planlandığını öğrendim. Kıbrıs Türkleri’nin Ada dışı ile irtibatını sağlamak ve her türlü ihtiyacına cevap verebilecek şekilde kullanılması için TİMBU (KIRKLAR) Köyünde ki İngilizlerden kalma pistin olduğu bölge, 61 nci Piyade Alayı’nın başarılı taarruzları ile ele geçirilmişti.

İşte yeni havalimanı için burası planlandı. O günleri anlatan bir kahraman subayımızın anıları aynen şöyle: “15 AĞUSTOS 1974, Harekât başlamıştı. Doğu Beşparmak Dağları’ndaki Boğaz mevkiinde bulunan komuta merkezine gittik. Birkaç saat sonra, Lefkoşa-Magosa yolunun güneyindeki Meriç Türk köyünün yanında bulunan, II. Dünya savaşından kalma TİMBU adıyla anılan eski ve harap hava meydanının ele geçirilmesi planlanmıştı. Bu meydanın yeniden kullanılır hale getirilmesi görevi bize verilmişti. Arkadaşlarla birlikte, oraya doğru ilerleyen birliklerin ardına takıldık. Yaklaşık saat 14 civarında, havaalanına ulaştığımızda çatışma devam ediyordu. Yarım saat sonra, meydanın denetiminin ele geçirildiği bildirildi. Bize ulaşan yardımcı ekip ile birlikte doğruca pist, apron ve taksirutların durum tespiti çalışmalarına başladığımızda, meydanın güneyinde hala çatışılıyordu. Bu arada pistin onarım çalışmasının hazırlıklarına başlandı. “Lefkoşa Meydanı uçuşa kapatıldığı için orayı kullanamıyorduk. İşte bu günlerde üs komutanımız benim de içinde bulunduğum standardize ekibini çağırdı ve şu emri verdi:” Yarın bir C-160 uçağı alacaksınız, yük ve yolcu almadan Kıbrıs’a gideceksiniz, orada Süveyş Harbinden kalma TİMBO (TİMBU/ERCAN) isminde çok eski ve kullanılmayan bir havaalanı varmış, kullanıma uygun olup olmadığı bilinmiyor, bu alanın iniş ve kalkışa uygun olup olmadığını kontrol için yumuşak toprağa iniş usulleri uygulayarak inip, meydanın gerekli kontrollerini yaptıktan sonra neticeyi bildireceksiniz, uçak ekibinin can emniyetini uçaktan önde tutacaksınız” dedi. Verilen koordinatlara geldiğimizde etrafı nöbetçilerimizle korunan boş ve kurumuş otlarla kaplı bir arazinin üzerindeydik. İniş istikametini tespit edebilmek için civarda gördüğümüz bir dumanın rüzgârdaki yönünden faydalanarak besmelemizi çekip tekerleri koyduk. Biz tekerlerin yere gömülmesini beklerken çok sert bir zemine çarptık. Sıcaktan asfaltı erimiş olan pistin sadece beton kısmı kalmıştı. Eriyen asfalttan geriye kalan çakıl taşları, uçağımızın görevini bakırcı çekici gibi dövmeye başladı.

Kısa bir süre sonra durduk ve ben uçağımızın durumunu kontrol etmek için arka rampayı açıp acilen yere indim. Gördüğüm manzara şöyleydi: Uçağımızın gövdesinde çakıl taşlarının çarpması sonucu eziklikler oluşmuştu ama uçuş emniyetimizi etkileyecek bir durum yoktu. İşte harekâtın ilk haftası içinde paraşütle havadan inen askerlerimiz dışında TİMBU (ERCAN) Meydanı’na yani şimdiki ERCAN Havaalanı’na ilk ayak basan kişi ben ve tim arkadaşlarım oldu. Meydanın kontrolünü bitirdikten sonra şehit, hasta ve yaralılarımızdan yurda gelmesi gerekenleri alıp hemen havalandık.”³¹ “KIRNI ³² ³³ Meydanı daha sonra ERCAN Meydanı oldu. Nasıl mı? Önceleri sınıra bu kadar yakın bir yere meydan yapmakta tereddüt ediliyordu. Sınıra 5 km mesafe vardı. Rumlar ateş eder diye korkuluyordu. Ederse etsinler, bir uçak düşer bu sefer girer tüm adayı alırdık. Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile görüştüm. “Ben meydanı açınca size haber vereceğim, Ankara’da ne kadar artist, sanatçı, sazcı varsa bir uçağa doldurun, artık C-47 ile mi, C-130’la mı gönderirsiniz onu bilemem, hepsini getirin. Hem de askerlere moral gecesi olur” dedim.

KIRNI Meydanı’nı İngilizler 1955’te MISIR’a karşı yapılan SUVEYŞ Harekâtı için yapmışlardı. Kısa bir pisti vardı ama pervaneli uçakların kalkmasına yeterliydi. Uçaklar pervaneli olduğu için gaz verdin mi kısa mesafeden kalkar. Ama jetler sürat dolmadığı için zorlanır. Meydanın yanında BALIKESİR (BALIKİTRE) Köyü vardı. Köye gittim. “Bu meydan temizlenecek. Yanınıza üç beş tane asker vereceğim, bütün köylü kazma kürek alacak meydandaki otlar temizlenecek” dedim. …..Tüm köy halkı gece gündüz yürek coşkusuyla çalıştı. İki gün sonra ne ot kaldı ne başka bir şey. Pırıl pırıldı. Pisti açtık….” Buraya arkadaşlarının adını koyduğu Pilot Yüzbaşı Ercan’da yakınlarda bir yerde şehit düştü. Bir takım kendini bilmezler de bu adı değiştirmeye kalktı ama güçleri yetmedi.

YÜZBAŞI DENİZ SARIIŞIK

Hayat normale döndükçe THY’de seferlere başlattı. İlk olarak seferler aktartmalı olarak İstanbul-Ankara- Adana-Ercan şeklinde yapılıyordu. Fokker f 28 tipi uçaklar kullanılıyordu. Birkaç kez ben de bindim. İşte bu THY uçakları son aktarma istasyonu Adana’dan kalktıktan sonra Beş Parmak dağlarını aşar aşmaz iniş pozisyonuna geçiyorlardı. Yani alçalıyorlardı. Ancak ilk zaman uçuş kulesi henüz göreve tam olarak başlamamıştı. Terminal komutanlığını jet pilotu olan Yüzbaşı Deniz Sarıışık yapıyordu. Deniz Kaptan’ın aynı zamanda çok özel bir eğitimle yapılan ACT Subaylığı özelliği de vardı. Elinde sadece onların kullanabildiği özel bir telsiz vardı. Uçak Beş Parmakları aşar aşmaz pilotlarla konuşmaya başlıyor ve onların Ercan pistine güvenli bir şekilde inmelerini sağlıyordu. Yani bir çeşit kule görevlisi gibiydi. Ben bu çalışmayı öğrenince Ercan Havalimanı’na gittim ve Deniz Kaptanla tanıştım. Güleryüzlü bir Yüzbaşı olan Deniz Sarıışık biraz sonra gelecek olan THY uçağı ile olan görüşmesini dinletti. Uçağı elindeki minik ama çok güçlü telsizle indirdi. Park ettirdikten sonra da uçağın altına gittik. Kaptanları ve diğer ekibi karşıladık. Tabi ben devamlı resim çekiyordum. Ekibi daha sonra özel misafir odasında ağırlayıp ikramda bulundu. THY uçağı saat 15.00 gibi geliyordu ve ekip yatıya kalıyordu. Ertesi gün gelen ekiple yer değiştiriyordu. Çoğu ile arkadaş olmuştuk. Deniz Kaptan bazen kaptan arkadaşlarını yemeğe davet eder beni de çağırırdı.

TÜRKÇE KONUŞAN RUM KULE GÖREVLİSİ…

Bir gün böyle bir yemek sırasında Ercan’a devamlı gelen Kaptanlardan birisi şu ilginç hikayeyi anlattı: “ Ercan Havalimanı’nın biraz ilersinde Rumlara ait Larnaka Havalimanı var. Bunların tam teşkilatlı kuleleri var ve bu kulede çalışan Rumlardan birkaçı da gayet güzel Türkçe konuşuyor. Bir gün Beş Parmakları geçtik, Deniz Yüzbaşı ile konuşmaya başladık. Bir iki dakika sonra bir başka ses gayet güzel Türkçe ile meydanda acil askeri bir trafik olduğunu Magosa üzerinde tur atmamızı istedi. Biz de tekrar yükseldik ve Magosa istikametine yöneldik. Ancak Yüzbaşı’nın sesi duyulmuyordu. Bu kez aynı ses İngiliz üslerinin bulunduğu Dikelya tarafında tur atmamızı istedi. İşte tam bu sırada bizim Yüzbaşının tok sesi duyuldu,’ Ulan palikarya sonunda oraya geleceğim ‘ dedi ardından bizim kodumuzu vererek derhal Ercan’a dönmemizi ve inmemizi istedi. Meğer Larnaka kulede ki o Rum görevli daha önce de bu haltı yemiş ve bizim Deniz’den fırça nasibini almış. Yani Larnaka Kulede ki Rum görevliler güzel Türkçeleriyle bizim THY pilotlarını kandırıp Larnaka üstlerine çekip sansasyon yaratmak istiyorlarmış. Tabi ki Deniz Yüzbaşı’dan yedikleri fırça sonrası bu huylarından vaz geçmişler. Bu sohbet sonrası Yüzbaşı Deniz bana dönüp, “Bak sevgili Faik sakın ha bunları haber yapma, zor durumda kalırız” dedi. Ben de sözümü tuttum o zaman haber yapmadım ama şimdi sizlerle paylaştım.

THY KAPTANLARINDAN DENİZ SARIIŞIK.

Yıllar sonra Yüzbaşı Deniz Sarıışık emekliliği gelince ayrılıp THY’ye Kaptan olarak geçti. Ben de Havalimanı Muhabiri olduğum için sık sık görüşüyorduk. Aşağıdaki hikayede ise, Atatürk Havalimanı’nın başından geçen bir ilginç olayda da o vardı. Ancak bunu daha önce de yazdığım halde ne iktidar, ne de muhalefet değerlendiremedi. Ya değerlendirmek istemediler, ya da anlayamadılar. Çok kısa özet yaparsak olay şöyle: “Atatürk Havalimanı’n da o zamanlar kodu 18-36, şimdilerde eksen kayması nedeniyle 17-35 olan pistin batısına paralel olarak yapılan yeni pistin temeli 1997 yılında atıldı. Fakat uluslararası standartlara göre iki pistin aynı anda kullanılabilmesi için ara mesafenin en az 760 metre olması gerekiyordu. Bu temeli atılan pist ise sadece 210 metre aralıktaydı. Hiç kimse ne oluyor ne bitiyor demedi. Kimsenin gıkı çıkmadı. Peki ben bunu nasıl anladım? Bir gün odamda otururken sevdiğim Kaptan Pilot arkadaşlarımdan Deniz Sarışık uçuş sonrası bir çay içmek için yanıma geldi. Kendisi ile Kıbrıs’tan bu yana arkadaştım. O dönemde Pilot Yüzbaşı olup Ercan Havalimanı’nın Komutanlığını yapıyordu. Şimdi THY’deydi. Kaptan arkadaşım daha yerine oturmadan bana, “ Ohh böyle burada rahat ve keyifle otur bakalım. Dışarı da cinayet işleniyor, haberin yok” dedi.

Ne olduğunu anlamadım. Oturup anlatmaya başladı.: ‘ Bak Faik yeni pist inşaatı başladı. Onun bir kandırmaca olduğunu görmüyor musun? O pist orada sadece stepne. Uluslar arası standartlar da ki açıklık yok. Yani bizim tabirimizle kanat açıklığı yok. Yani sözün doğrusu bu iki piste aynı anda iki uçak inip kalkamaz” Ben şaşkın bir vaziyette Pilot arkadaşı dinlerken o çayını içmeye devam etti ve “ Hadi bakalım şimdi senin gazeteciliğini göreceğiz” diyerek sözünü tamamladı. Evet yaptığım araştırmada göz göre göre cinayet işleniyordu. Bu kadar yakına yapılan pist sadece bizim amiyane tabirimizle stepne pistti. DHMİ yetkilileri bile şunları söylüyordu: "Bu pist, bakım, onarım, tamir, lastik izi temizleme, karla mücadele, aydınlatma, İLS bakımı, boyama gibi durumlarda, ayrıca, kaza kırım, uçak kaçırma gibi nedenler düşünülerek yapıldı." Yani amaç zevahiri kurtarmak, geleceği düşünen yoktu.

MAHKEME SAFHALARI

Pistin inşaatı 2001'de bitti. Ancak açılamadı. Nedeni de inşaatı yapan şirket bölgedeki özel havayolu hangarlarının oradan taşınmasını istiyordu. Hangar sahipleri ise, dikkat edin çünkü onlar işin farkındaydı, aksini iddia ederek pistin uluslararası standartlarına uygun olmadığını ileri sürdüler ve Bakırköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde bir dava açıldı. Mahkemeye gönderilen 10 Temmuz 2001 tarihli bilirkişi raporu ise aynen şöyleydi: " İnşaatı devam eden pist, 18-36 pistine 210 metre mesafede olduğu için bu haliyle Uluslararası Sivil Havacılık Konvansiyonu'na (Annex) 3.1.11 maddesindeki Bağımsız Paralel Kalkışlar ve Paralel Operasyonlar için öngörülen 760 metre mesafe kuralını taşımadığı kanaatine varılmıştır." Temelinin atılışının arasından tam altı yıl geçtikten sonra açılışı 2003'de yapıldı. Pek tantanalı olmadı. Açılışı dönemin DHMİ İstanbul Atatürk Havalimanı Başmüdürü Sevgili Kemal Ünlü yaptı. Biz gazetecileri piste götürdü ve kısa bir konuşma yaparak sözlerini şöyle bitirdi: " Bu pist hiç değilse yaşlanan, bakım ihtiyacı artan pistimize yedek güç olacaktır." Kemal Bey bile bunları söylerken buruktu. Yukardan gelen emir demiri kesmişti.” Ondan sonra da her iki taraf da “Yok Atatürk Havalimanı şöyle, yok böyle diye TV’lerde ki bir sürü bilmezin laf salatalarıyla yıllarca ekranlarda anlatılıp durdu.

Kime kimi anlatacaksın? Ne araştıran var ne okuyup da ekrana öyle çıkan. Ne yapalım bizler de dinledik durduk. Yani kendimiz çaldık, kendimiz oynadık. İşin tam özeti, o pist o zaman 740 metre ileriye yapılsaydı Atatürk Havalimanı Avrupa’nın önde gelen Havalimanlarından birisi olacaktı. Şimdi artık çok geç. Oralar da alış veriş merkezleri,villalar cirit atıyor. İşte bu Deniz Sarıışık Kaptan çok duyarlı bir kişilikti. Cana yakın, esprili bir subaydı. THY’den emekli olduktan sonra o kötü hastalık yakasına yapıştı. Çok mücadele etti ama Bodrum’daki evinde yenik düştü. Ömrü havalarda geçmiş bu kaharaman insan son nefesini denizde yüzerken verdi. Allah’ın rahmeti üstünden eksik olmasın.

NOTLAR:

İşte o duman işaretiyle inin ilk askeri uçak:

Meydan hem pist, hem meydan kolaylıkları bakımından sadece askeri nakliye uçakları tarafından kullanılmaya müsait olduğu için 1975 yılının ŞUBAT ayına kadar Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar tarafından lojistik hizmetler ve hasta/yaralı nakilleri için kullanılmaya devam etti. “Mutlu Barış Harekatı’nın birinci günü yani 20 Temmuz 1974, çıkartma bölgesinde şehit düşen Hava Savunma Kıdemli Binbaşı Fehmi Ercan’ın katkıları sonrasında, Bakanlar Kurulu kararıyla RAF Tymbou ismi, Ercan Havalimanı olarak değiştirildi. Ercan Sivil Hava Trafiği ’ne 3 Şubat 1975 yılında ve ilk uçuşa ise eski pist olan 16/34 pistine inen [T.H.Y’na ait FOKKER] F28 tipi 65 kişilik jet yolcu uçağı ile açıldı. Kısa pist 20 Aralık 1975 yılında hizmete girdi. 11/29 ana pisti 15 Haziran 1976 yılında hizmete girdi. B727 ve DC9 tipi uçaklar 1976 yılı itibari ile Ercan Havalimanı’na gelmeye başladılar. Hava Trafik Kontrol Hizmeti 21 Mart 1977 yılı itibari ile verilmeye başladı. 1 Nisan 1977 yılında ilk gece uçuşu yapıldı. 12 Eylül 1977 yılında yeni terminal binası açıldı. Aralık 1977 yılında kargo, itfaiye ve ikram binaları inşaatı yapılmıştır….”

Sonuç:

Türkiye’nin mevcut Garantörlük Anlaşmaları çerçevesinde Kıbrıs’taki Türk toplumunun varlığını tehdit eden ortamı ortadan kaldırmak ve güvence altına almak üzere 1974 TEMMUZ ayında etmiş olduğu 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın en kritik safhaları olan Çıkarma ve Kıyıbaşı-Köprübaşı tesisine dair muharebeler esnasında üstün başarı göstererek; hain bir saldırı neticesinde şehit edilen Hv.Plt.Bnb. Fehmi ERCAN’ın adı, bu kahraman subaya bir ahde vefa borcu olarak Kıbrıs Türk Toplumu tarafından Timbu Hava Meydanı’na ismi verilmiş 1974 EYLÜL’ünden itibaren de bu hava meydanı ERCAN Havaalanı olarak adlandırılmıştır.

Ruhu şad olsun.

SON SÖZ

Tekrar bu modern havalimanı Kıbrıs Türk halkına hayırlı olsun. 20 Temmuz günü açılış için orada kurdele kesen, orada bulunan her kes bu gerçeklerin bilincinde olmalı. İnşallah bu güzel terminal ve pistlerde bir gün de uluslar arası uçuşların açılacağı anları da yaşarız. Tabi öncelikle de, 20 Temmuz Barış Harekatı sonrası özgürlüklerine kavuşan Kıbrıs Türk Halkına da bu güzel gün kutlu olsun.

Tüm şehitlerimize Allah Rahmet Eylesin.

Yazarlar